Ankara Life Dergisi

ONUR CAN YENİLMEZ POLİSİYE DÜNYASINI ANLATIYOR

Son üç senedir kitap okuma alışkanlığım yerini teknolojiye bırakmaya başladı. Artık eskisi kadar sıkı bir okur değilim. Belki günümün çoğu okumayla geçtiği için belki de Podcast’lere ciddi anlamda bağlandığım için. Tam da artık Podcast’te sosyal ilişkiler ya da bilimsel konulardan sıkılmaya başladım dediğim anda karşıma biri çıktı…

On yaşında Gülten Dayıoğlu Mo’nun Gizemi kitabıyla başlayan gizem çözme serüvenim Jean-Christophe Grange, Maxime Chattam, Laurent Botti ve klasik Stephen King, Agatha Christie romanlarına tahtını devredince fark ettim ki ben artık polisiye-gerilim meraklısı olmuştum.

Benim bu merak düzeyimi bazen anlamsız bulan yakınlarım insan çözümlemelerinde ne kadar faydası olduğunu gördükten sonra bana katılmaya başladılar. Tabii ki hemen değil…

Çevrenizdeki insanları genelde ürküten bu meraklılık hususunda yalnız olmadığınızı bildiğiniz ve karşınıza çıktığında bu olayları neden araştırmış ki dediğiniz biriyle karşılaşınca onunla sohbet etmek istiyorsunuz. Benim gibi şanslıysanız, bir köşeniz varsa da onunla röportaj yapabiliyorsunuz.

Evet efendim, karşınızda “Olay Yeri Hikayeleri” serisinin yaratıcısı Onur Can Yenilmez.

Şimdiden keyifli okumalar…

Deniz Dinçer: Onur Can Yenilmez nasıl başladı bu maceraya ve kısaca kimdir?

Onur Can Yenilmez: 1990, İstanbul doğumluyum. Üniversite eğitimimi yine yaşadığım şehirde bir okul olan Bilgi Üniversitesi’nde Sinema ve TV bölümünü okuyarak tamamladım. Sanatla alakalı bir bölüm okuduktan sonra hayalim bu işi yapmaktı. Ama klasik Türk toplumu erkeği olarak okul biter bitmez aile mesleği olan inşaat sektöründe çalışmaya başladım. 2019 yılının ortalarında artık kendi işimi yapmam gerektiğini düşünmeye başlamıştım. O sıralarda içimde engelleyemediğim araştırma duygusundan dolayı da belgeselcilik üzerine fikirler üretiyordum. Ne kadar fikir üretsem de ticaretin içinde olduğum için buna zaman ayıramıyordum. Daha sonra aklıma YouTube platformu geldi. YouTube, bize resmen ücretsiz bir şekilde TV kanalı tahsis ediyor. Eğer ki bir şeyler yapacaksam bu mecrada yapmam gerektiğine karar verdim. Aylarca yapılmayan ne var diye düşünürken aklıma polisiye belgeseller fikri geldi. Zaten severek okuduğum ve araştırdığım da bir konuydu. Yabancı kanallarda çokça yapılsa da Türkiye’de böyle ciddi bir eksik vardı. Örneğin araştırdığım seri katillerin videoları tek tük vardı. Ama benim kafamda tasarladığım gibi bir kanal yoktu. Bu açığı fark edince hemen kolları sıvadım ve işlerimden artan zamanlarımda içerikler üretmeye başladım. Fark ettim ki insanlar bu içeriklere ilgi gösteriyor. Ben de daha fazla ağırlık vererek içerik üreticiliği işini tam zamanlı bir işe dönüştürdüm.

Deniz Dinçer: Sabah kuşakları polisiye gerilim kuşağına döndü sizce bunun temel sebebi ne?

Onur Can Yenilmez: Aslında polisiye gerilim kuşağı 1990’larda zaten vardı. Ama gündüz kuşağında değil de gece saatlerinde yayınlanıyordu.  Çözülemeyen cinayetler veya kayıp insanlar her zaman insanların merakı olmuştur. Acaba onu kim kaçırdı? Kim öldürdü? Bu konular karşısında her insan kendisini küçük bir dedektif olarak görmeyi seviyor. Türkiye’de uzunca bir zamandır gündüz kuşağını evlilik programları kaplıyordu. Yakın zamanda bu programlarda yaşanan problemli ilişkiler ve evlilikler, bir süre sonra yasaklanmasına sebep oldu. Şimdi yerine yeni bir şey koymaları gerekiyordu. İzleyicinin ilgisini ne çeker? Amerika’da suç üzerine yapılan programların çok fazla izlendiğini ve ilgi gördüğünü keşfettiler. Günümüzde yeni ortaya çıkan dijital platformlarda da aynı şekilde gerçek suç belgeselleri, dizileri, filmleri çok fazla ilgi görüyordu. Programcılar da bu konuya değinince ciddi bir ilgi olduğunu gördüler ve artık gündüz kuşakları bu programlarla doldu.

Deniz Dinçer: Hala yakalanamamış bir seri katil ve çözülememiş bir olay var mı?

Onur Can Yenilmez: Hem de bir sürü var. Yakalanamamış seri katillerin arasındaki en popüler isim de Zodiac katilidir. 1960’larda işlediği suçlardan sonra polislere ve gazetelere şifreli mektuplar göndermesiyle bir anda çok popüler bir hale geldi. O dönem yazdığı şifreli mesajları uzman dedektifler bile çözemiyordu. Yazdıkları çözülemedikçe halk tarafında zekâsı, iyice efsaneleşmişti. Bugün 2021 yılındayız ve katilin kim olduğu hala belli değil. Geçtiğimiz Ekim ayında bağımsız araştırmacılar tarafından katilin kimliğinin bulunduğu iddia edilse de kısa süre içerisinde yalan haber olduğu anlaşıldı. Görünen o ki Zodiac hiçbir zaman bulunamayacak. Yine onun gibi Karındeşen Jack adlı Londra sokaklarını terörize eden katil de hiçbir zaman yakalanamadı. Üzerinden yaklaşık 100 yıl geçmiş olsa bile bir korku efsanesi olarak yerini korumaya devam ediyor. Yakalanırsanız suçlu, yakalanmazsanız efsane olursunuz.

Deniz Dinçer: Yarın sabah uyandınız Müge Anlı çok hasta ve son arzusu programı devralmanız, ilk vaka ne olurdu?

Onur Can Yenilmez: Çağla Tuğaltay vakası olurdu. Tuğaltay, 2000 yılında Şişli’de yaşadığı evinde birisi veya birileri tarafından boğazı kesilmiş olarak bulunmuştu. Tam 21 yıldır katili hala bulunamadı. Olayla ilgili doğru düzgün bir delil de yoktu. Sadece 2013 yılında Tuğaltay’ın tırnaklarında bulunan doku kalıntıları vardı. Onlar da incelenince hiçbir eşleşme yaşanmadı. Bu yıl içerisinde Çağla Tuğaltay gibi öldürülen Hande Çinkitaş davası da zaman aşımına uğrayacakken çözüme ulaştı. 2001’de işlenmiş cinayetin arkasında babası ve üvey annesi çıktı. Tuğaltay’ın da ailesi suçlunun bulunmasını hala bekliyorlar.

Deniz Dinçer: “Ben bunu aşamam. Böyle bir şey görmedim.” dediğiniz, sizi derinden etkileyen olay neydi?

Onur Can Yenilmez: Sanırım Gabriel Fernandez cinayeti diyebilirim. Hayatımda okuduğum ve izlediğim en ağır olay olabilir. Gabriel’in çilesi daha doğmadan başlıyor. Hamile kalan annesi çocuğu hiç istemiyor. Zaten doğar doğmaz da eşcinsel olan dayısının yanına gönderiyor. Gabriel, burada dayısıyla harika bir çocukluk geçirdikten sonra annesi tarafından geri alınıp dedesinin yanına gönderiliyor. Çünkü çocuğunun da eşcinsel olacağını düşünüyor. Daha sonra Gabriel 8 yaşına gelince, anne Pearl Fernandez, çocuklu annelere verilen sosyal yardım için onu geri alıyor. Yani sadece para için. 8 yaşında annesinin yanına dönen Gabriel için korkunç günler başlıyor. Anne Pearl, sevgilisiyle birlikte yaşadığı evde oğluna her gün işkence ediyor. Bunun tek sebebiyse, Gabriel’in eşcinsel olabileceği şüphesi. Daha 8 yaşında bir çocuğun cinsel yönelimini tahmin edip, ona bir cadı gibi davranıyorlar. 8 ay boyunca süren işkenceden sonra zavallı Gabriel dayanamıyor ve hayatını kaybediyor. Vücudunda o kadar fazla yara izi var ki otopsisi tam iki gün sürüyor. Midesinde kedi kumundan kedi kakasına kadar çıkmayan şey kalmıyor. Bu olayın videosunu benden yapmam çok fazla istenmişti ama okuduklarımdan sonra daha fazlasına devam edemedim. Buna benzer birçok olayı derinden incelemiş olsam da bazıları insanı bir hayli zorluyor.

Yorumlar

0 yorumlar