Ankara Life Dergisi

Okullu Annenin Girişimci Hikâyesi

“10 yıldır bu sektörde olduğumu fark etmek beni şaşırtsa da erken yaşta çok şey görmenin avantajını yaşıyorum. Edindiğim tecrübelerle hangi firmaya nasıl bir hizmet sunmamız gerektiğini, firmaya en faydalı olacak çalışma şeklini düşünüp işe göre bir proje çiziyoruz.”
“Risk demek büyümek demek. Ne kadar çok hata yaparsanız, o kadar çok tecrübe edinirsiniz.”
“İşi bilene danışmak, istişare yapmak, şeffaf ve net olmak, sermaye ayırmak, planlı ve istikrarlı çalışmak çok önemli.”
Yüsra Davarcı Uludağ; “Kafamıza koyduğumuz şeyi bir yolunu bulup yapmak değil, doğru yolunu bulup yapmak gerekiyor.”
Günümüzde kadının gücünü hemen hemen bütün sektörlerde görmeye başladık. Sosyal medyanın da yaygınlaşmasıyla birlikte daha görünür hale gelen kadınlar hepimizin gururu. Gerek sosyal aktivite gerek iş yaşamında aktif rol almalarıyla pek çok başarılı projeye imza atarak kendilerinden çokça söz ettiriyorlar. Bu anlattıklarıma örnek bir isim verecek olursam; Yüsra Uludağ Davarcı derim. Kendisi girişimci yönüyle hem bir anne hem de öğrenci. Okumayı, çalışmayı ve anneliği genç yaşında hayatının her alanına başarıyla entegre etmiş hatırı sayılır isimlerden. Hayli renkli geçen eğitim hayatının yanı sıra girişimciliğe aslında çocuk yaşlarda temel atarak başlamış, ardından birçok Ankaralı kadını bir araya getirerek seminer, söyleşi, tanışma günleri gibi organizasyonlar düzenlemiş. Yılların tecrübesiyle yolunda emin adımlar ile ilerleyerek bir dönem sağlık ve mutfağa dair TV programı sunmuş. Şimdilerde kurmuş olduğu medya ajansıyla birlikte küçük işletmelerin sesini duyurarak sektörde yer almasını sağlamada danışmanlık yapıyor. Ayrıca Influencer olma yanıyla da pek çok konu hakkında takipçilerine bilgilendirmede bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde ise Treendy Fest ile Ankara’da büyük ses getirerek adından sıkça söz ettirdi. Biz de şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi olarak bir araya geldik ve merak ettiğimiz sorularımızı yönelttik. Genç Kadın Girişimci Yüsra Uludağ Davarcı’nın çok özel röportajı sizlerle, iyi okumalar dileriz.
Röportaj: Hatice Şeyma Basut
Yüsra Hanım, girişimci bir kadın olma yönünüzle hem sosyal medyada hem de sosyal hayatta oldukça aktifsiniz. Öncelikle sizi tanıyalım. Yüsra Uludağ Davarcı kimdir?
Ankara’da 1995 yılında dünyaya gelmişim. Dört çocuklu bir ailenin ilk kızıyım. Babam da eşim de gayrimenkul sektöründe, bu alandan devam etme potansiyelim çok yüksekti. Ama ben farklı alanlarda geliştirdim kendimi. Kendimi bildim bileli hep görünen taraftaydım. Sosyal olmayı, ortaya bir şeyler çıkarmayı hep sevdim. 3 yaşında sahneye çıkıp Sakarya Türküsü’nü ezbere okuyarak başlayıp, ilkokul ve ortaokul boyunca devam eden şiire karşı bir ilgim oldu. Hem okudum, yarışmalara katıldım dereceler aldım hem de kendi kendime şiirler, şarkılar yazdım. Lisede ortamım çok müsaitti ve okulun solisti oldum, şarkılar söyledim. Hem derslerinde başarılı hem de ders dışı aktivitelerde çok aktif bir öğrenciydim. Asla tek bir alanda sabit kalamadım. Her şeyi deneyimlemek, ilgi alanlarıma eğilip mutlaka tecrübe edinmek benim için çok önemliydi. İyi ki de öyle yapmışım. Çok keyifli bir eğitim hayatı geçirdim üniversiteye kadar. Lisede dil bölümü okudum, üniversitede de tercihim dilden yana oldu. Ankara Üniversitesi D.T.C.F’ de Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandım. Fakat bir dönem zor dayanabildim o ortamda. Sosyo-kültürel anlamda ve hayat görüşü bakımından saygı göremediğim, sürekli iğneleyici muamelelere maruz kaldığım bir ortamda 4 sene geçirmek fikri korkunç geldiği için tekrar sınava girip, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü okumaya başladım. Bilkent’te hazırlığı atlayarak geçirdiğim 3,5 seneye rağmen bölüme bir türlü ayak uyduramadım. Ruhuma hitap eden hiçbir yön bulamadım. Bu sırada Bilkent öğrencisiyken yuva kurdum. Birkaç ay sonra ilk evladımızın haberini alınca Başkent Üniversitesi’ne geçiş yaptım. Bu kez de bölümüm Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler oldu. Sayılmayan derslerim ve dönem ortasında öğrendiğim erken doğum riskimle beraber okulu dondurma mecburiyetim oluştu. Kızım 1 yaşına geldiğinde, okula tekrar başlayacakken yıllarca vazgeçtiğim bölüm olan İngilizce’ye geri dönme kararı aldım ve tüm o seneleri yakıp en baştan üniversiteye başladım. Bir yaşında kızımla birinci sınıf öğrencisi oldum. Pandemiydi, ikinci evlattı derken sonunda son sınıf olma heyecanına geçebildim. Nasipse sene sonunda okullu annelikten İngilizce Öğretmeni Anne’liğe geçiyorum. 11 senelik Üniversite hayatımın en yüksek notlarını da çocuklu bir öğrenciyken aldığım gerçeğini de göz ardı etmek istemiyorum. Sebebi kesinlikle severek okumak. İlginizin olduğu bir bölümde olmanız size çok büyük artılar katıyor. Tabii bu süreçte asla boş durmadım. Okul serüveniyle beraber birçok sosyal etkinlik içinde bulundum ve sosyal medya hesabımı büyüttüm. 2013’te organizasyonlar yapmaya başladım. Ankaralı kadınları bir araya getirdim. Henüz 18 yaşındayken 100’e yakın kişiyi toplayıp seminerler, söyleşiler, tanışma günleri yapan bir girişimciydim. Küçük, büyük çeşitli işletmelerin kendilerini duyurmasında rol oynadım. Mutfak ve sağlık konusunda TV programları sundum. Yıllar geçtikçe tecrübe arttıkça müşteri potansiyeli arttı, çok daha fazla ve büyük firmalarla çalışmaya başladım. Şu an her ne kadar Influencer olarak ön planda olsam da çeşitli organizasyonlar düzenleyen, TV programı ve etkinlik sunuculuğu yapmış ve marka büyütme konusunda ajans hizmeti sunan, evliliğinde 6 yılı bitirmiş okullu bir anneyim.
Aynı zamanda çocuk sahibi olduğunuzu söylediniz. Bu kadar yoğun bir tempoda çalışırken zorlandığınız anlar illaki oluyordur. Siz bu engeli nasıl aşıyorsunuz? Motivasyon kaynağınız ne oluyor?
Biri 5, biri 1,5 yaşında iki evladım var. Hanzade Mihra ve Kerim Atlas, emanetlerim… Ama bunca işi tek başına yapan bir kadın değilim. Tek başıma olsam bunların yarısını bile yapabileceğimi sanmıyorum çünkü beden gücünün yanında sağlam bir psikoloji istiyor tüm bu işlere yetişebilmek. Kendini yalnız hisseden bir kadının da güçlü durması çok zordur. Benim en büyük destekçim eşim ve annem. Sonra da kardeşlerim, kayınvalidem ve dostlarım. Bir kere eşim, çocukların bütün sorumluluğunu anne yüklenmeli kafasında değil. Emanetlerin ikimize ait olduğunun ve birey olarak benim ne kadar aktif bir hayatım olduğunu bilen bir hayat arkadaşı. Yeri gelir benim toplantım olduğunda çocuklarla o ilgilenir, yeri gelir çok bunaldın çık arkadaşlarınla vakit geçir ben bakarım der. Ne iş yaparsam yapayım hep en büyük destekçim, akıl hocam, mentorum ve yardımcım olur. Kamera arkasında kalmayı tercih etse de hep benim yanımdadır. Keza annem ben kafaya bir şey koyduğumda onu yapana kadar durmayacağımı çok iyi bildiğinden her daim elinden geleni yapar. Hep destek, tam destektir. O böyle yanımda durmasa, hiçbiri olmazdı belki de. Her sıkıştığımda yanımda olan kayınvalidem, kardeşlerim, kuzenlerim, yengelerim hatta yakın arkadaşlarım sayesinde gözüm arkada kalmıyor. Tabii ki tüm bu desteklere rağmen çok zor süreçler yaşıyorum, inkâr edemem. Gün içinde hem okul hem toplantılar hem tanıtımlar hem de onlarca telefon görüşmesinin yanında sosyal medyayı da ihmal etmemek, aktif kalmak, montaj yapmak, paylaşım yapmak, mesajlara, yorumlara dönmek hakikaten çok büyük mesai istiyor. O yüzden de akşam eve gelince telefonu mümkün olduğunca elime almayıp çocuklarla ve eşimle vakit geçirmeye gayret ediyorum. Evdeki herkes uyuyunca telefonla olan mesaim tekrar başlıyor. Uykuya yenik düşene kadar kalan işleri halletmeye çalışıyorum ama maalesef her mesaja, yoruma dönmeye fırsat kalmıyor. E tabii eve her gün gelen bir yardımcım olmadığı için halledilmesi gereken ev işleri de oluyor. Eğer hala biraz enerjim kaldıysa yemek, çamaşır, ortalık toplama işlerine de bakmam gerekiyor. Uykuyla aramız bu yüzden pek iyi değil. Geç yatıp erken kalkmak zorunda kalan bir tipim.
Blogger olma yönünüzle de adınızdan sıkça söz ettiriyorsunuz. Hikâyenin en başından başlayacak olursak, neden böyle bir fikirle yola çıkma gereksiniminde bulundunuz? Sizi bu alana çeken sebepler neydi?
Tabiri caizse Instagram tarlayken yazılarımdan, fotoğrafçılık merakımdan, giyim tarzımdan dolayı binlerce takipçi edinmiştim. Zaten çocukluğumdan beri sosyal ilişkileri yüksek, insanlarla iyi anlaşabilen, çevresi bir hayli geniş bir kızdım. Bu işin içinde olmamam şaşırtıcı olurdu. Ortaya koyduğum işler çok şükür sevildi. Her daim bir çizgide yürüdüm. Kimsenin üzerine basmadan, başkalarının işleriyle değil, kendi meşguliyetlerimle uğraşarak devam ettim yoluma. Rabbim de o yolu açtı, genişletti. Şu an birçok kurumsal firmayla çalışıyorum. Küçük markaların büyümesine beni de vesile kıldı İkram Sahibi olan. Siz yolunuzda düzgün gittiğinizde yol arkadaşlarınız da düzgün oluyor sanırım ara sıra karşınıza farklı tipler çıksa da. İmtihan gözüyle bakıp çalışmaya devam ediyorum.
Özellikle kadınlar üzerine gerçekleştirdiğiniz çalışmalarınızda önem verdiğiniz noktalar nelerdir? Hangi konular üzerine seçimlerinizi gerçekleştiriyorsunuz?
Önceliğim kadınların kendini geliştirmesi. Bir ev hanımı olarak, bir girişimci olarak, bir çalışan olarak ve en önemlisi bir insan olarak kendine katacak bir şeyler bulabileceği konular seçiyorum mutlaka. Sağlık, ahlak, eğitim, kişisel gelişim, yardımlaşma, aile ilişkileri, girişimcilik gibi konular seçmeye özen gösteriyorum. Özellikle pandemi döneminde Instagram üzerinden eğitimci, diyetisyen, psikolog ve terapistlerle canlı yayınlar yaptık. Organizasyonlarda mutlaka örnek alınası isimlerle söyleşiler yaptık. Girişimciler, Influencerlar da keza bize eşlik etti. Markalar sponsorluklarıyla, katılımcılarla tanıştı ve ticaretlerini genişletti. Ve en güzel yanı, sadece organizasyon kısmında olanlar değil, katılımcı misafirlerimiz de bu organizasyonlardan pek çok açıdan faydalandı. Arkadaşlık kurmaları dışında küçük işletmelerini büyütmek için büyük adımlar attılar, networklerini genişlettiler. Çok güzel bir talep var. Duyurduğum organizasyonlarda 1 günde kontenjanı dolduruyoruz çok şükür. Pandemi döneminde de takipçilerim ve onların ailelerinden kadınlar ile oluşan gruplara ücretsiz online İngilizce dersleri verdim. 16 yaşında genç kızlardan tutun 55 yaşlarında teyzelerimden öğrencilerim vardı. Sadece İngilizce öğrenmedik, motivasyon konuşmaları yaptık, dertleştik, kendimizi geliştirdik, girişimciliğe merak sardık, okunacak kitaplar seçtik kendimize. Derslerden sonra çok güzel arkadaşlıklar kuruldu, cesaretini toplayıp, kendine olan güvenini arttırıp iş kuranlar da oldu.
Aynı zamanda bir dönem bir televizyon kanalında sağlık ve mutfağa dair program sundunuz. Bu durum sizin için nasıl bir deneyimdi? Neler hissetiniz?
Çocukluğumdan beri merak ettiğim bir alandı. Bunu da yapmadım demek istemiyordum. Şimdi aile gibi olduğumuz Dost ekibiyle tanıştık, önce mutfak sonra da sağlık programı çektik. Aşırı keyif aldığım bir deneyimdi. Kendimi geliştirdiğim, o televizyondan izlediğim programların arkasındaki onca emeği gördüğüm, çok kıymetli isimlerle tanıştığım ve çok şey öğrendiğim bir süreçti. İlerleyen dönemlerde yoğunluğum azaldığında tekrar içinde olmak beni çok mutlu eder.
Markalaşma hedefi koyan küçük işletmelere ön ayak olarak büyük firmalara tanıtmada sosyal medya danışmanlığı yapıyorsunuz. Bu süreç nasıl gelişiyor anlatır mısınız?
Yeni açılmış sıfır takipçisi olan küçük işletmelerden tutun, yüzbinlerce kişiye hitap eden kurumsal firmalarla iş birliklerimiz oluyor. Sadece ürün tanıtımı amaçlı değil, işletmelerini nasıl büyütecekleriyle ilgili de hizmetler sunuyorum. 10 yıldır bu sektörde olduğumu fark etmek beni şaşırtsa da erken yaşta çok şey görmenin avantajını yaşıyorum. Edindiğim tecrübelerle hangi firmaya nasıl bir hizmet sunmamız gerektiğini, firmaya en faydalı olacak çalışma şeklini düşünüp işe göre bir proje çiziyoruz. Sadece kendi sayfamda tanıtımlar yapmak değil, markanın hedef kitlesine en uygun takipçiye sahip Influencerlarla, en uygun bütçeyle çalışmak da işimin bir parçası. Yıllarca emek verdiğim işimin meyvesi olan MediaThick ajansının temellerini attık, zaten yaptığımız işi kurumsallaştırma adımı oldu benim için. MediaThick ile şu an Influencer ve markaları bir araya getiriyoruz. Anlaşmalı olduğumuz ajanslarla da sosyal medya, web sitesi kurulumları ve yönetimleri gibi alanlarda da destek sağlıyoruz. Butikler başta olmak üzere, inşaat şirketleri, mücevherat firmaları, kafe, restoran, düğün salonu, ayakkabı, çanta, şal, ev aksesuarı, mobilya, gıda, kozmetik gibi aklınıza gelebilecek her alanda yüzlerce firmayla çalışmış olmak çok büyük bir gurur. Vize firmalarından tur firmalarına, otellerden organizasyon firmalarına kadar farklı branşlardaki sektörlerde de çalışmalarımız devam ediyor. Ankara’da gerçekleşen festivallerden bazılarının sosyal medya ve tanıtım koordinatörlüğünü üstlenmek de çok özel benim için. Firmaların kendileri ya da aracıların bize bir mesajıyla başlıyor süreç. Eğer kitleme uygun, beni utandırmayacak bir işse onay sürecinden sonra detaylar üzerinde çalışmamız, aile olmamız, dost olmamızla devam ediyor. Sürekli yeni insanlar tanımak ve ağı genişletmek işimin olmazsa olmazı. Yani dışarıdan göründüğü gibi ‘bi story paylaşıyor, neler kazanıyor’ denilecek bir iş değil.
İnşaat, kuyumculuk, butik gibi pek çok alanın organizasyonunu da üstlenen bir yapınız var. Kadın girişimci olarak sektörde yaşadığınız avantajlar ve dezavantajlar adına neler söylemek istersiniz?
Aslında firmanın ne olduğundan ziyade, çalıştığımız kişilerin tutumu önemli oluyor bizim için. İşini büyük bir sevgiyle yapan biriyim. Kimseyi geri çevirmeyi, eli boş döndürmeyi de sevmem. Ama eğer karşımdaki kişi hep bana, hep bana mantığında gidiyorsa o işten asla keyif ve verim alamıyorum. Alma verme dengesini ilk senelerimde çok kaybettim. Hep kendimden verdim ve zarar gören taraf oldum. Artık buna dikkat ediyorum çünkü bu sektörde büyürken iki tane de evlat büyütüyorum. Birilerine bir faydam dokunacak diye çocuklarımın hakkına girmekten çok korkuyorum. Onların da geleceği için faydalı olacak işler almaya çalışıyorum. Bu sadece maddi değil yanlış anlaşılmasın. Kalbi temiz, o an ihtiyacı olan birinden aldığım dua da benim çocuklarıma yatırımımdır. Buna çok inanıyorum. ‘Bir story atsan eline mi yapışır sayfamı paylaşıver’ mantığındakilerle ‘biliyorum yoğunsun, biliyorum bu sayfa yıllarca emek demek, ama bütçe ayıracak gücüm yok, destek olur musun?’ diyenleri asla aynı kefeye koyamam. Yürüdüğüm çizgide de düşünceli, ahlaklı, saygılı, karakterli, vicdanlı insanlarla büyümek her zaman önceliğim. Başka bir boyutta çalıştığım firmanın güvenilir ve beni mahcup etmeyecek olması da çok önemli, yüzbinler teklif etseler de vebal alacağım işleri almaktan Rabbim muhafaza etsin. Firmaya onay vermeden önce mutlaka araştırmaya gayret ediyorum.
Geçtiğimiz günlerde Kuzey Ankara Külliyesi’nde sizin ev sahipliğinizde ‘treendyfest’ adında bir festival oldu ve büyük ses getirdi. Biraz da bu konu üzerinden sohbet edelim. Nedir bu Treendy Fest? Kimlere hitap ediyor, içeriği nelerden oluşuyor?
Ah Külliye… Tanıtım koordinatörlüğü ile başlayıp aile olarak bitirdiğimiz Treendy Fest. Bambaşka bir süreçti. Kuzey Ankara Külliyesi’nde daha önce böyle bir etkinlik yapılmamış olması çok büyük bir riskti. Organizasyon ekibinin ilk festivali olması da keza öyle. Ama kalpler o kadar temiz, niyetler o kadar halisti ki, Rabbim nimetlerini serdi önümüze. Hiçbir festivalde mutluluktan sarılıp ağlayan bir ekip görmedim böyle. Yarım milyon ciro yapan küçük işletmeler de pastanın kreması tabii ki ama ‘iyi ki buradayım, iyi ki sizinleyim’ diyen onlarca firmayla sarılıp el ele verip beraber büyümek, manevi huzurumuzdan dolayı göz yaşı döküp şükretmek bambaşka bir güzellikti. Festival öncesi yapılan algı yönetimlerine kulak asmayıp, parayla değil, güvenle iş yapan ve yaptığı işi en iyi, en dürüst, en ahlaklı şekilde sürdüren onlarca firmayla ve gece gündüz emek verip firmaları için çaba gösteren bir ekiple olmaktan, bu emeğin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Çabamızın karşılığını maddi manevi çok güzel bir şekilde aldık şükürler olsun. Festivalimiz çok konuşuldu, konuşulmaya devam ediyor. Treendy Fest olarak 14/15/16/17 Aralık’ta yine yapılmamışı yapıp Hilton Garden Inn’de gerçekleştireceğimiz muhteşem bir festival projesi için çalışıyoruz. Harika bir ekiple, kaliteli ve karakterli firmalarla beraberiz. Çok güzel şeyler olacak, yine çok konuşulacak Allah’ın izniyle.
Son olarak kadın girişimci olma yolunda ilerlemek isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Öncelikle şunun altını çizmek istiyorum. Her kadın iş hayatına atılmak zorunda değil. İş hayatına atılmayan kadın boş duran kadın değil. Aile başlı başına çok büyük bir sorumluluk zaten. Kaldı ki herkesin fıtratı da çalışma hayatına uygun değil. Kimisi sessizlikten, az kişiden, sadece ailesiyle vakit geçirmekten haz duyar, kimisi de çalışıp ortaya bir şeyler çıkardıkça, yeni insanlar tanıdıkça, kurduğu hayalleri gerçekleştirip yoruldukça mutlu olur. Çevremde maddi ihtiyacı olmadığı halde çalışmadan duramayan kadınlar da var, çok ihtiyacı olduğu halde çalışma imkânı olmayan kadınlar da. Tavsiye verme konusunda spesifik bir şey söylemek, genelleme yapmak ne kadar doğru olur bilmiyorum. ‘Güçlü kadın’ etiketini herkesin üstüne almasına gerek olmadığını düşünüyorum. Kadın fıtrat olarak daha narindir. İmkanları el veriyorsa çok güçlü olmak zorunda da değildir. Sosyal medyada, televizyonlarda gördüğümüz o ‘güçlü kadınların’ aslında ne kadar yorgun ne kadar bitkin ne kadar huzursuz olduğunu bilseydik belki de bu kadar hayranlıkla bakıp ‘keşke onun yerinde olsam’ demezdik belki de çoğu kişi için. Ya da ‘güçlü kadın’ı nasıl tanımlıyoruz toplum olarak, ona mı bakmalıyız? Ailesiyle ya da tek başına mutlu olan, manevi haza ulaşmış, ruhsal olarak kendini gerçekleştirmiş ve insan olarak kendini geliştirmiş kadın da ‘güçlü kadın’dır bence. Bunu sadece ekonomik güce bağlamak bana yanlış geliyor. Maddi imkanlar bir gün varken bir yok olabiliyor ama karakterimiz bize ömür boyu eşlik ediyor. Yatırımımızı önce bireysel olarak kendimizi geliştirmeye yaparsak her şey sırayla oluyor zaten. Aile hayatımızda sıkıntı yaşıyorsak, arkadaşlarımızla sürekli problemlerle karşılaşıyorsak biraz aynayı kendimize tutmalıyız belki de. Bakış açımızı değiştirmeliyiz. Yaşadıklarımızın birer tecrübe ve son nefese kadar imtihan başlığında olduğunu idrak edebilirsek zaten çok şeyi çözebiliyoruz.
Ama konu girişimcilik ise, eğer bir işe niyet edildiyse kadınlara tavsiyem şudur; risk almaktan korkmasınlar. Risk demek büyümek demek. Ne kadar çok hata yaparsanız, o kadar çok tecrübe edinirsiniz. Tecrübelerinizle de daha büyük adımlar atabilirsiniz, daha çok kapılar açılır. İyi niyetlerle, halis düşüncelerle, kimseye çelme takmadan, dürüst ticaret yapan insana Allah her zaman karşılığını veriyor. Hem de fazlasıyla. Rakip analizi yapmak bu işin bir parçasıdır tabii ki ama asla başkasına zarar verecek şekilde değil, hep daha iyisini yapma çabasıyla, daha çok emek, daha çok zaman harcayarak, daha çok kafa patlatarak, daha girişken, daha iş bitirici, daha çözüm odaklı çalışmak gerekiyor. İşi bilene danışmak, istişare yapmak, şeffaf ve net olmak, sermaye ayırmak, planlı ve istikrarlı çalışmak çok önemli. Kafamıza koyduğumuz şeyi bir yolunu bulup yapmak değil, doğru yolunu bulup yapmak gerekiyor. Bunlar da tabii ki oturduğumuz yerden olmuyor. Canım babam Mustafa Uludağ’ın bir sözü var: “Sabır ağacına çıkmak güçtür lakin meyvesi lezzetlidir.” Yani bazı şeyler kolay olmuyor, çokça sabır ve fedakârlık istiyor. Değeceğine kalpten inanıyorsanız, peşini bırakmayın.

Yorumlar

0 yorumlar